Beynimizin kullanımı
Beyinde 100 milyardan fazla nöron ve bu nöronların birbirleri ile olan trilyonlarca sinaptik bağlantıları bulunuyor. Sinaptik bağlantılar ise elektiksel impulsların düşünce, hafıza, duygu, bilinç gibi karmaşık duygulara dönüşüp kodlanmasında önemli görevler üsleniyor. Sinaptik bağlantılar ne kadar fazlalaşırsa beynin kapasitesi biraz daha yukarıya çekiliyor. Bu bağlantıların fazla olması o derece kompleks ve özgün düşünmeyi tetikleyebiliyor. Beynin bir sınırı olduğunu sanmıyorum, özellikle öğrenilecek bilgileri alma konusunda sınırsız bir kapasiteye sahip olduğunu düşünüyorum.
Beyin basit bir ayrımla sağ ve sol olmak üzere iki yarım küreden oluşuyor. Her yarım kürede frontal, oksipital, temporal ve parietal lob olmak üzere 4 lob var ve herbirinin farklı ve benzer görevleri var. Sağ ve sol lobun uzmanlaştığı alanlar birbirinden biraz farklı ve bu iki yarım küre arasında iletişimi sağlayan ”corpus collosum” adi verilen bir sinir bandı var. Sağ ve sol lob arasındaki iletişimi ne kadar arttırabilirsek ve ikisini dengeli kullanabilirsek büyük ölçüde potansiyellerimizi yukarıya çıkarabiliriz. Ancak iki yarım küreyi bu kadar koordineli çalıştırmak 2 kat daha fazla performans değil 8 hatta 16 kat daha fazla performans sağlayabilir.
Bu neye benzer biliyor musunuz? Örneğin; ”Tek ayak üstünde seke seke 100 metrelik bir parkuru ne kadar sürede tamamlarsınız?” sorusu sorulduğunda; yaklaşık 2-3 dakika cevabı alınır. Ancak 2 ayağı birden kullanırsak bu süre 20 saniyeye kadar düşebilir. İşte beyinin sağ ve sol yarım küresini beraber kullanmak da böyle bir performans artışına neden olabilir.
Bilimesi gereken bir şey var ki; insan beynini ne kadar kullanırsa kullansın, kapasitelerini ne kadar yukarıya çekerse çeksin; telekinezi, uçma, olmayan varlıkları görme, çevresini farklı algılama gibi bir yeti kazanmayacaktır. Sadece beynin geliştirilmeye çalışılması, bilgilerin uzun süreli belleğe aktarılması ve kolayca nasıl geri getirilebileceği, sağ ve sol lobun koordineli çalışması nasıl sağlanabilir bunlar üzerine yoğunlaşılmalıdır.
İnsan beynini geliştirmez. Kişiliğini, karakterini, zekasını(ilişki kurabilme yeteneğini), nefsini kontrol edebildiği ölçüde üstünlük kazanır.
Mesala bazı son seviye Aikido uslarının, bazı yogilerin uçabildiği, hareket halindeki bir treni elleri ile durdurabildiği söyleniyor.
Onlar bütün bunları kendi iç alemlerindeki dinamikleri kontrol altına alabilmeleri ile sağlıyor. Yani kendi nefsi duygularını, isteklerini, düşüncelerini, kontrol edebildikleri ölçüde vücudun içersinde ve çevresinde bulunan Aura dediğimiz enerjiyi kulanabiliyorlar.
Einstein’nın beyninin diğer hiç bir insandan farklı olmadığı ancak o öldükten sonra anlaşılmıştır.
Herkezdeki beyin aynı beyin. Tek fark olaylar karşında farklı düşünebilme kabiliyetlerimizdir.
Bir çobana ”ot” dediğinizde aklına belki sadece koyunlarını beslemesi için verilen yiyecek gelir.
Ama bunu Einstein’na söyleseniz belki aklından o otla ilgili bin bir türlü şey gelir. Bizim saçma sapan dediğimiz şeyleri düşünür.
Zaten Einstein’a öldükten sonra beynini çıkarıp incelemek için izin almaya geldiklerinde, izin verirken aynı zamanda birde mektup yazmış, beynini inceledikten sonra açılmak üzere…
Beyin incelenip bir fark görülmediğinde, mektubu açmışlar.
”Benim beynimin sizinkinden tek farkı Olaylar karşında daha fazla ilişki kurabilmemdir.”
İnsan beynini kullanabilme kapasitesi ile telekinetik güçler arasında bir korelasyon yoktur. Eğer böyle bir ilişki olsaydı; beynini en iyi kullanan ”dehaların” telekinetik güçleri olmalıydı. Herhangi bir fiziksel temas kurmaksızın -yalnızca yapmak istediğiniz eylem üzerine yoğunlaşarak- telekinetik güçleri olduğunu iddia eden insanlar var. Oysa bir insanın salt düşünmesi ile bir kaşığı bükmesi olanaksızdır. Fizik kanunlarını sadece düşünerek yenemezsiniz. Bir kağıdı toplu iğne ucunda çevirmek çok zor bir iş bir değildir. Çünkü; bu işi yapaken ortamda bulunan ”hava akımı” ve ”ellerin birbirine sürtülmesi” ile oluşan ısıdan kaynaklanan bir etki bile kağıdın toplu iğne ucunda dönmesini sağlayacaktr. Bazı insanların vücudunda elektriksel gerilimler diğerlerine göre biraz fazla olabilir ancak bu gerilim hiçbir zaman bir kaşığı kırmak, bükmek, salt beyin gücü ile uçmak gibi imkansızlıklar doğurmayacaktır. Bunlar insanları eğlendirmek için genellikle televizyonlarda şov amaçlı yapılan gösterilerdir. Fenomen adlı programda insanları kandırmak için – ki insanları kandırdıkları gazetelere kadar konu oldu – akla gelmeyecek hileler yapılıyor. Sadece beyin gücü ile uçabildiğini iddia eden bir kişinin bu iş üzerinden para kazanan bir ilizyonist olduğu biliniyor.