Bölüm -4
“Mustafa sıranın ilk başında sen çıkacaksın ve diğerleri seni takip edecek” dedi Profesör Soner. “Peki hocam” diyerek karşılık verdi Mustafa. Bölüm birincisi olduğu için mi yoksa sınıf numarası en küçük olduğu için mi anlam veremedi Mustafa.
İsimler okunmaya başladığında dışarıda bulunan kalabalık çılgınca alkışlamaya, ıslıklar çalmaya başladı. Başlarında kep, üzerlerinde pelerin ile el ele tutuşmuş 37 kişi amfi tiyatronun sahnesine dizildi. “”Diplomalarını vermek üzere sayın rektörümüz Prof. Dr. Kemal Ersöz’ü davet ediyorum” dedi sunucu. İşte o an Mustafa’nın kalbi yerinden çıkacak gibi atıyordu.
Rektör yavaş adımlarla gülümseyerek geldi. “Aferin evlat, seninle gurur duyuyorum” dedi. “Teşekkür ederim hocam.” diyerek karşılık verdi Mustafa. Rektör Mustafa’nın elini sıkıca tuttu ve yanaklarından öperek diplomasını verdi. O sırada karşı tarafta patlayan flaşlar ve sahne ışıkları seyircileri seçmeyi zorlaştırıyordu. Ailesinin ve arkadaşlarını görmek için gözlerini oldukça zorlaması gerekiyordu.
Diplomalar verildikten sonra hep birlikte keplerini alıp ortaya koştular. Bir daire oluşturduktan sonra keplerini havaya attılar. Kimin kepini kimin aldığı artık önemli değildi. Yerden rastgele bir kep alıp diğer arkadaşlarının da diploma almaları için sahneyi boşalttılar.
Sahnenin arkasında arkadaşları ile tokalaşıp öpüşen Mustafa, ailesinin yanına gitmek için sabırsızlanıyordu. Altındaki kumaş pantolon ve uzun kollu gömlek çok şıktı. Bir de boynundaki kravat takımı tamamlıyordu. Sevgilisinin seçtiği renk uyumu ise mükemmeldi.
Arkadaşları ile vedalaşıp ailesinin yanına gittikten sonra onların da tebriklerini kabul etti. İyi bir evlat olmanın ve başarının getirdiği gurur koltuklarını kabartıyordu. Gülümsedi, annesinin ve babasının elini öptü. Sevgilisine doyasıya sarıldı.
Bir lokantaya gidip güzel bir kutlama yemeği yediler. Yemeğin yanında içtikleri kırmızı şarap ise olayın kıvamını artırmıştı. Okuldan ve ne kadar hızlı geçtiğinden konuştuktan sonra babası Mustafa’ya günün sorusunu sordu. “Bundan sonra ne yapmayı düşünüyorsun?” Mustafa bir anda afalladı bu soruya. Zaten bu soruyu en kısa zamanda bekliyordu.
Annesi her ne kadar evlenme konusunda ısrarcı olsa da Mustafa bu konuda çok netti ve geleceğini kendi çizmek istiyordu. Şimdi bütün konuşmalar durmuş Mustafa’nın ağzından çıkacak cevap bekleniyordu. Masadaki iki bayan evlilik mesajlarını, baba ise iş mesajlarını umut ediyordu. Fakat Mustafa hepsini bozguna uğratarak kendi düşüncesini söyledi. “Askere gideceğim.”
Mustafa dışındaki herkes şaşırmıştı birbirlerine bakıyorlardı. Babası durumu kurtararak sessizliği bozdu. Kadehini kaldırarak “Asker oğlumun askerliğine içelim o zaman” dedi. Herkes kadehini kaldırdı ve gülümsedi. Mustafa içkisinden büyük bir yudum alarak kendini ve düşüncelerini onayladı. Daha sonra sevgilisine bir göz kırparak onun gönlünü de almayı ihmal etmedi.
Haziran ve Temmuz ayları Mustafa için dinlenme ve kendi psikolojisini askerliğe hazırlamakla geçti. Memleketi olan Tekirdağ’da bol bol gezdi. Arkadaşlarıyla buluştu ve sivil hayatın tadını çıkardı. Nasıl bu iki ay çabuk geçtiyse askerlikte inşallah çabuk geçer düşüncesiyle kendini metin tutmaya çalışıyordu. Yaptığı tek şey moral toplamak olmalıydı ve bunu da bol bol yaptı.
1, 2 ve 3 Ağustos’ta sınav yapılacaktı ve Mustafa 3. gün girecekti. O gün geldiğinde ilk defa bir askeri birliğin içine girmiş ve komutanlarla yüz yüze konuşmuştu. Daha rütbeleri dahi bilmediğinden ne diyeceğini nasıl konuşacağını kestiremiyordu. Sınavda kısa dönem askerliği seçti ve sorulan bütün sorulara cevap verdi.
Sonuçlar 10 Ağustos günü ilk dakikalarda açıklanacaktı. Askeri birliğe ise 12 Ağustos saat 17:00’ye kadar teslim olması gerekiyordu. Elinden geleni yapmış ve iyi bir yer çıkmasını umut etmeye başlamıştı. Arkadaşları ile konuşuyor kafasındaki sorulara birer cevap arıyordu. Yavaş yavaş valizini de hazırlıyordu. Gerçi ne götüreceğini bilmese de internetteki kaynakları kullanarak bir liste çıkarmıştı.
10 Ağustos, saat 12:30’da sonuçların açıklandığını öğrendi ve hemen internetten Kimlik Numarası’nı sorguladı.