Bölüm -10
Yarbay Bayram kapıyı çaldı. İçeriden sert ve sinirli bir ses “Gel” diye seslendi. Bayram kapıyı açtı yüksek bir sesle Yarbay Bayram dedi ve topuk selamı vererek içeriye girdi. Tuğgeneral gözlerini ayırmadan Bayram’a bakıyordu. Generalin masasının üç adım ilerlisinde durdu ve “Beni emretmişsiniz komutanım” dedi.
Tuğgeneral gülümsedi “Hoş geldin Bayram” dedi. “Otur lütfen.” Bayram şaşkın bir halde gösterilen koltuğa oturdu. “Konunun ne olduğunu merak ediyorsun değil mi?” diye sordu general. Bayram başı ile onayladı. General masasından doğruldu ve çok gizli bir bilgi verecekmiş gibi Bayram’ın kulağına eğildi. “Yozgat’taki alayı biliyor musun?” dedi. “Evet” dedi Bayram sert bir şekilde. “30 Ağustos günü albaylığa yükseleceksin ve o alayın başına geçeceksin.” dedi general.
Bayram şaşkınlığını üzerinden atamazken ikinci bir şok dalgası ile sarsıldı. Bahsettiği alay bir tugayın dağıtılması ile oluşmuştu ve askerliğin disiplinsizliği önlenemez olmuştu komutanlar çözüm bulamaz olmuştu. “Ama” dedi Bayram. Kelimelerini itina ile seçerek. Bilmeden saygısızlık etmekten çekiniyordu. “Orası sürgün yeri ben başarılı olabileceğim bir yer bekliyordum açıkçası.” dedi.
General büyük bir kahkaha attıktan sonra “İşte” dedi. “Generalliğe geçiş için atlaman gereken basamak bu. Eğer başarılı olursan ki ben buna inanıyorum o zaman benim koltuğuma geçebilirsin. Sana güveniyorum Bayram. Oradaki disiplini sağla.” dedi. “Emredesiniz komutanım” diyerek odadan ayrıldı. Kafasındaki yüzlerce soru işareti ile birlikte.
30 Ağustos yaklaşık 20 gün sonraydı ve 30 Ağustos’ta Yozgat’ta alayda olmalıydı. Devir teslim töreni olacaktı. Ailesini de alarak Yozgat’a yola çıkmalı lojmanlarda yer ayarlamalı ve çevreyi tanımalıydı. Gerçi en büyük sorun alaydaki disiplinsizliği tekrar sağlamak olacaktı.
Konuyu eşine ve kızına açtığında ikisi de mutlu görünmeye çalışsa da Yozgat’ta yaşamak canlarını sıkmıştı. Yine de ailesini kollarına alarak onları teselli edecek hayaller kurmayı başarabildi. Eşi hemen kolileri ve bavulları hazırlamaya eşyaları toplamaya başladı. 8. sınıf öğrencisi kızı ise yeni arkadaşlar ile tanışmanın heyecanı içindeydi.
30 Ağustos günü alayda devir teslim töreni oldu. Törenden sonra alayı kontrole çıkan Albay Bayram tahminlerinden bile kötü bir ortamla karşılaştı. Askerler bakımsız ve saygısızdı. Eğitimleri kötü ve hantallardı. Ortak yaşam alanları sağlıksız ve bakımsızdı. Er gazinoları, banyoları, tuvaletler, mutfaklar, yemekhane hepsi birbirinden kötüydü. Özellikle de araçlar ve teçhizatlar.
1 Eylül itibari ile bütün askerleri toplayarak bir konuşma yaptı. Konuşmasında bir çok şeyin değişeceğini ve eskisi gibi olmayacağının vurgusunu yaptı. Dediği gibi de oldu. Önce sağlıktan başladı ve hijyen isteyen her yere hijyen getirdi. Daha sonra da askerlerin eğitimlerini ve spor çalışmalarını denetleyerek düzenledi. Alayda arama yapıldığında ise cep telefonu, elektronik aletler, esrar gibi yasak şeyler ele geçirildi.
Alayda köklü bir değişiklik başlamıştı. Denetimler artmış her şey yerinde ve zamanında yapılır olmuştu. Alaydaki değişiklikler gözle görülür bir hale gelmişti. Artık tek bir amacı vardı burayı örnek bir alay haline getirmek istiyordu.
Askerin boş vakti kalmamış sürekli spor yapan, eğitim alan, el becerilerini geliştiren hale gelmişti. Yemek yeme dersleri, görgü kuralları, düzgün konuşma dersleri alıyorlardı. Alayda küfür yasaklanmış, komutanlar da dahil herkes düzgün konuşuyor olmuştu.
Eğitim ve sporla sıkılan askerler için eğlenceler düzenleniyor, ünlülerin çağrılıp moral bulmaları sağlanıyordu. Asla düzelmez artık gözüyle bakılan alayda bir aile ortamı oluşturulmuştu. Saygı ve sevgi kat kat artıyordu.
Askerler televizyon kurbanı olmamış, türkü söyler, kitap okur, siyasi ve ekonomik tartışmalara katılır olmuştu. Sinema salonu ile en son çıkan filmleri takip ediyorlardı. Bir kültür sanat akımı oluşturulmuştu. Şiir yazan askerlerin şiirleri toplanmış bir kitap haline getirilmişti.
Tüm bu aşamaların gerçekleşmesi tam 4 yıl sürdü ve bu süre sonunda gerçektende değiştirmiş, askerliği sevilen bir duruma sokmuştu. Tıpkı Atatürk zamanında olduğu gibi.