Bölüm -15
Birkaç gün boş geçse de beyin olarak çok yoğundu. Kafasındaki soru işaretlerine cevap bulmak için herkesle konuşmuştu. Her kafadan bir ses çıkıyor ve kafasını daha çok karıştırıyordu. Sonunda “Burayı anlamak zor olacak” dedi.
Askeriye acemilik eğitimine başlamışlar ve 28 günlük döneme girmişlerdi. İlk önceleri “Sağa dön” “Sola dön” komutlarını görürlerken günler ilerledikçe tüfek ve atış eğitimlerini almışlardı. Birliğinde eğitimi alamayan veya komutu yerine getiremeyen kişilere “Fırsat eğitimi” yaptırılıyordu. Fırsat eğitimi ise sürünme, çökme kalkma gibi insan anatomisini zorlayan hareketlerdi. Aslında buna “Fırsat cezası” veya sadece “ceza” diyebilirdi.
Gün geçtikçe eğitimler artıyor ve zorlaşıyordu. Eğitimi veren komutanların verecekleri eğitimde yetersiz olması ise Mustafa ve arkadaşları karşısında komik duruma düşmelerine neden oluyordu. Halbuki Mustafa askeriyenin son derece eğitimli ve bilgili olduğu konusunda katı düşüncelere sahipti. Ellerinde “yanaşık düzen talimatnamesi” ile konu anlatan komutanları ellerinde kitapla ders anlatan öğretmenlere benzetiyordu. Bu durum sivil hayatta olsa öğretmenine “Oradan bende okurum hocam” derdi kesinlikle.
Atış eğitimi ve eğitim sonrası yaptıkları atışları ise hayatın sonuna kadar anlatırdı herhalde. Çuvalın üzerine yerleştirdiği G3 model Makine Kimya üretimi silahı hedefe doğrulttuğunda çok heyecanlıydı. Doğru hedef alma tekniklerini uygulamış ve hedefe kilitlenmişti. Arkada duran komutan “3 atım, atım serbest” dediğinde ise kalbi yerinden fırlayacak gibiydi.
Yanındaki arkadaşlarının tetiğe basması ile patlayan merminin sesi kulağını patlatacak gibi olmuş ve sanki kendini savaşta sanmasını sağlamıştı. Geçici bir duyma kaybına kapıldığında ise kalbi hala hızlı hızlı çarpıyordu. Derken diğer arkadaşı ve diğer tetiğe basmıştı. Kulakları tıkanmıştı artık. Sanki boşluktaydı. Hedefini tekrar gözden geçirdi. Bu sefer tetiğe basan Mustafa oldu ve ilk defa bir silahın ellerinde patlamasına tanık oldu. Kendi tüfeğinden çıkan ses o kadar şiddetliydi ki kulakları hala bir şey duyamıyordu. Tüfeğin geri tepmesiyle omzunda hafif bir sızı meydan gelmişti.
Artık acemilik bitmek üzereydi. Sona yaklaştıkça eğitimler azalıyordu. Hemen hemen bütün eğitimleri almışlardı. Aldıkları cezalar da azalıyordu artık. Yürüyüş eğitimleri başlamış ve yemin törenindeki tertiplenme hazırlıkları başlamıştı.
Son iki hafta kala sadece yürüyüş ve spor yapıyorlardı. Uygun adımda yürüme, belirtilen yere gelindiğinde tören adımında yürüme derken günler geçiyordu. Artık kendilerini gerçekten de asker gibi hissetmeye başlamışlardı. Artık onlar “çakı gibi asker” olmuşlardı.
Yemin törenine ailesini de çağırmıştı Mustafa. O gün geldiğinde ise daha önce hissettiği çaresizlik ve sinir gitmiş yerine gurur ve heyecan gelmişti. Herkes o yemin metnini her duyduğunda gözleri yaşarıyor ve göğsü kabarıyordu.
Ailesi yerini aldığında askerler ailelerin göremeyeceği bir yerde bekliyordu. Beklenen komut geldi. “Kısa dönem erbaşlar istikamet tören alanı. Uygun adım, Marş!” Onlarca kişi sanki tek bir insanmış gibi aynı hizada ve aynı anda hareket ediyordu. Ayak sesleri ise ailelerin kulaklarına kadar gidiyordu. “Rap, rap, rap…” Aileler yaklaşırken yeni bir komut geldi. “Vatan sana canım feda. Yürüyüş kararı sayılacak, Say!” İşte o an Mustafa emindi ki ailelerden ağlayanlar mutlaka olmuştu. Bir sonraki sözler ise “Her Türk asker doğar” olmuştu. Gururla yürüyen askerler ayak sesleri ile ailelerin karşısına geçti. Heyecanlı, gururlu ve dimdik…
Konuşmalar, şiirler, hediyeler derken sıra yemin etmeye gelmişti. Komut duyuldu “Kısa dönem erbaşlar, yemin için tertip al!” Masaların üzerine konulan M3 model ağır makineli tüfeklerin etrafında sağlı sollu yerleştiler. “Silah ve arkadaş tut!” Bir el tüfekte bir elde arkadaşında gözler kararlı ve ileriye bakar halde söylenenleri tekrar ettiler…
“Denizde, karada ve havada. Her zaman her yerde… And içerim.” Bütün herkes ayakta askerleri alkışlıyorlardı. Aileler gururlu ve gözleri yaşlı, komutanların tebriğine karşı güçlü bir sesle “Sağ ol” dediler. O kadar güçlüydü ki yankısını herkes tekrar tekrar duymuştu.
Yemin töreninden sonra yaptıkları tören geçişinde bütün aileler alkışlamaya başlamıştı. Sonrasında ise 28 günlük hasret bitmiş ve herkes ailesine sarılmıştı. “Oğlum” diye koşan anneler, babalar, sevgililer, nişanlılar, eşler… Hasreti bitirmek için kenetlenen kollar…