Bölüm -22
O gün çok telaşlı bir gündü. Haftanın ortası olmuş ve yorgunluk başlamıştı. Koşuşturma ve gerginlik bütün komutanların yüzünden okunabiliyordu. Evraklar, binalar ve kişiler tekrar tekrar kontrol ediliyor ve yeniden düzenleniyordu.
Mustafa bu denetimin diğerlerinden neden farklı olduğunu sorduğunda ise takım subayı gelecek olan tugay komutanının çok titiz olduğunu ve her türlü detayı incelediğini söyledi. Özellikle de askerlere çok değer veren ve askerlerle çok içli dışlı olan bir komutan olduğunu da vurgulamıştı.
Mustafa hazırlıklar tamamlanırken komutanın askerlerle muhabbet edip soru sorabileceğinden haberdar olmuştu. “İnşallah o kişi ben olmam” demişti. Hatta daha sonra gelen bilgiye göre komutan bir askeri alıp, sivil bir yerde yemek yiyecek ve bunu sivil haber kuruluşları kayıt altına alacaktı.
Bir an düşündü Mustafa. Bir korgeneral ile, yıldızlı bir paşa ile sivil ortamda yemek yemek… Aslında isterdi fakat kötü duruma düşmekten çekiniyordu. Zaten toplam 20 kişilerdi ve takımda seçilme ihtimali yüksekti. Ağzı laf yapan kişiler arasında ilk sırayı alırdı.
Öğle yemeğine kadar dolaşması muhtemel her yer temizlendi. Bakabileceği her dosya gözden geçirildi. Her evrak kontrol edildi. Öğle yemeğini yedikten sonra takım subayı takımı toplayarak komutan hakkında bilgi verdi. “Çok titiz, çok çalışkan, çok başarılı…” Aynı zamanda askerlerin nasıl davranmaları gerektiği konusunda da uyarılarda bulundu.
Yemekten sonra takım günlük eğitim planı doğrultusunda eğitime başladı. Daha önceleri sadece kağıt üzerinde yapılıyor görünen eğitimi şimdi yapmaya başlamışlardı. Hatta belki soru sorar diye geçmiş haftadaki konuların üzerinden de şöyle bir geçilmişti.
Tam saat 15:30 olmuştu ki havada iki tane helikopter belirdi. Mustafa helikopterleri görür görmez saatine baktı ve “Ne kadar dakik bir adam, tam zamanında geldi” dedi. Birisinden kolordu komutanı diğerinden de korumalar inerek kışla içine girdi. Mesai bitimine yaklaşık yarım saat vardı ve takım subayı takımı yanına çağırdı. Takım büyük bir disiplin içinde takım subayının ve yanındaki kolordu komutanının karşısına çıktı.
Takım komutanı kolordu komutanını tanıttıktan sonra, takım ile baş başa bırakmıştı. Sırf tanışmak olsun diye kolordu komutanı takımdaki kişilere “nerelisin, ne iş yaparsın, ne okudun, askerlikte ne öğrendin…” gibilerinden sorular soruyordu. Anlaşılan kolordu komutanında kafası karışıktı. Kafasını meşgul eden bir şeyler olsa gerek ki aynı soruları birkaç kez sorduğu oluyordu.
Sıra Mustafa’ya geldiğinde sorular değişmedi fakat Mustafa’nın verdiği cevaplar kolordu komutanının ilgisini çekiyordu anlaşılan. Daha detaylı sorular sormaya başladı. Mustafa’dan ve zekasından hoşlanan kolordu komutanı takım subayına dönerek “Mustafa’nın herhangi bir işi yoksa akşam yemeği için almak isterim” dedi. Takım subayının söyleyecek sözü yoktu.
Akşam bir lokantaya hem kolordu komutanı, hem korumalar hem de Mustafa sivil bir araçla ve sivil kıyafetlerle girmişlerdi. Yemek masasının önünde bir medya ordusu yer alıyordu. Mustafa o an İstanbul’da ne kadar çok medya kuruluşu olduğunu düşünmeye başladı.
Önce yemeklerin siparişleri verildi. Ardından da yemekler hazırlanıncaya kadar konu ile ilgili bilgi vermek için medya kuruluşlarına zaman verildi. Mustafa menüde tanıdığı yemeklerden sipariş vermiş hatta çatal, kaşık ve bıçağı düzgün kullanabileceği yemekler söylemişti.
Medyaya birkaç kare poz verdikten sonra soruları almaya başladılar. Önce kolordu komutanına, sonra Mustafa’ya sorular sordular. Mustafa verdiği cevaplarla da kolordu komutanını mahcup etmemişti. Proje hakkında bilgi veren korgeneral yine dalgın dalgın konuşuyordu.
Yaklaşık 20 adet kamera çekim yapıyor, 10 -15 arası gazeteci not alıyor, 15- 25 civarı radyocuda sesleri kaydediyordu. Bütün hepsi normal gibi görünürken birisi Mustafa’nın gözüne çarpmıştı. Radyocu birisi korgenerale sürekli özel hayatından sorular soruyor, proje ve Mustafa ile hiç ilgilenmiyordu.
Sürekli söz almak istiyor, sürekli parmak kaldırıyor ve hemen hemen her söz alışında da birbirine yakın sorular soruyordu. Komutanın özel hayatına dair bu kadar çok soru sorulmasından Mustafa bile rahatsız olmuştu açıkçası.