Bölüm -29
Yemekten sonra birliğine döndüğünde Mustafa çok sevinçliydi. İlk defa bir komutan ile yemek yemiş ve güzel bir gün geçirmişti. Zaten kalan günler giderek azalıyor ve Mustafa yerinde duramaz hale geliyordu. Sanki zaman geçmek bilmezmişçesine bu seferde yavaş yavaş geçiyordu.
Bir keresinde telefonda annesi ile konuşurken “Sanki bir gün 30 saat anne” dediğinde özlem çekmenin anlamını anlamıştı. Arkadaşları ise asker jargonuyla buna kısaca “Şafak sıkıştırıyor” diyorlardı. Günlerin hızlı geçmesi için elinden geldiğini yapıyor fakat yinede günlerin geçmediğini söylüyordu.
Aynı zamanda bir asker olmanın vazgeçilmez gururunu taşıyordu Mustafa. Belki Asteğmen rütbesi ile gelseydi bu kadar coşkulu olmazdı. Nöbet tuttukları yerin hemen yan tarafında bulunan göndere asılmış Türk Bayrağı’nı gördükçe göğsü kabarıyordu. Gece her nöbetinde bu bayrağa bakar ve “Bu vatan toprağını, bu bayrak altında bekledim be arkadaş” derdi. Hatta telefonlar konuştuğu arkadaşlarına ve yakınların konu açıldığında “Siz rahat uyuyun diye ben nöbet tutuyorum” derdi.
Gece 03:00 – 05:00 nöbetinde 02:30’da uyanırdı. Üzerini değiştirir kamuflajını giyerdi. Silahlık görevlisinden aldığı çelik yelek, fiber başlık ve tüfek ile yola düşerdi. Doldur boşalt istasyonundan aldığı bir yedek, bir de asıl şarjör ile tüfeğini doldurur ve nöbet yerine giderdi. Nöbette olan arkadaşlarından “Vukuat yoktur” diyerek aldıkları nöbeti yine saat 05:00 sularında “Vukuat yoktur” diyerek diğer arkadaşına devreder ve 05:30 sularında yatağına yatardı tekrar.
Her sene çıkan ve o sene Başbakan ile Genelkurmay Başkanı’nın görüşmeleri ile tavan yapan “askerlik kısalıyor” ve “askerlik tek tip oluyor” dedikoduları ise Mustafa’nın bunalıma girmesine neden olmuştu. Her ne kadar konuya hakim insanlarla konuşmalarındaki ufak bir ihtimalin olması bile canını sıkıyordu. Askerlik tek tip olursa Mustafa 3 ay daha askerlik yapacaktı. Mustafa’nın bu karardan etkilenip etkilenmeyeceği ise şüpheliydi.
Askerlik Mustafa için rahat ve kolay olsa da psikolojik olarak büyük bir sınavdan geçiyordu. Ailesini ve kız arkadaşını çok özlemişti. Özgürlükleri kısıtlanıyordu. Üstelik 15 günde bir çarşı iznine çıkabiliyor olması moralini bozuyordu. Askerlik Mustafa’nın beklediği gibi de değildi zaten. Askerlik öncesi çok militarist bir genç olan Mustafa askeriyenin içini gördükçe askeriyeden oldukça soğumuştu.
Günler azaldıkça “Bitmiyor, geçmiyor günler” sözleri Mustafa’dan daha çok duyulur olmuştu. Daha sık telefonlar görüşüyor, daha sık çarşı iznine çıkmak istiyordu. Askerliğin yarısını geçeli çok fazla olmasına rağmen sıkılmıştı.
Ailesi izin alıp gelmesi yönündeki baskılarında ısrarcı olsa da “izin almadan bitireceğim” diyerek karşı çıkıyordu. Bir an önce bitirip evine dönmek ve sevdiklerine kavuşmak istiyordu. Bilgisayarına dokunmak, internette saatlerce araştırma yapmak, müzik eşliğinde uyumak, soslarla ve mezelerle donatılmış sofralarda yemek yemek ve hepsinden önemlisi sevdikleri ile birlikte olmak için neler vermezdi.
Artık cenazeler ve diğer faaliyetler de zevk vermiyordu Mustafa’ya. Giderek sıkılıyordu. Devrelerinin durumu fark etmesi ile Mustafa’ya uyarılarda, telkinlerde bulunmaya çalıştılar. Mustafa en sonunda kıta içinde bulunan Rehberlik ve Danışma Merkezi’ne gitmeye karar verdi. Çok fazla ön yargılı ve tedirgin olsa da bu sıkıntıları daha fazla çekmemeye karar verdi.
Salı günü revir çavuşu ile birlikte RDM’ ye gitti. İçerideki doktorun asteğmen ve bir öğretmen olması onu çok şaşırtmıştı. RDM doktoru da kendi gibi bir askerdi. Kendi devresi fakat uzun dönem yani 12 ay asteğmendi. Rütbesi üstün olduğu için kendi devresine “Komutanım” demesi gerekiyordu. Bütün olan biteni ve düşüncelerini anlattı. Asteğmen ise gayet net ve anlayışla karşılayarak kalan günleri düşünmemesi tavsiyesinde bulundu. Komutanlarına gönderdiği notlarla da dış faaliyetlerde etkin katılımını istedi.
Artık dış görevlere daha çok çıkıyordu. Mustafa araç komutanı olarak İstanbul içinde komutanları ile birlikte dolaşıyordu. Değişik yerler görüyor ve değişik insanlarla tanışıyordu. Biraz olsun bu durum Mustafa’yı rahatlatmıştı.
3 gün sonra yapılacak olan eskort faaliyetine de Mustafa’nın araç komutanı olarak seçilmesi Mustafa’yı çok sevindirdi. İstanbul’dan Erzurum’a gidecek olan bir tıra eşlik edecekler ve birliğe vukuatsız giriş yapmasını sağlayacaklardı.