Bölüm -5
30 Ağustos’tan 10 gün önce, Pazartesi günü bir grup asker ve önlerinde bir Üsteğmen ile bir Tuğgeneral esas duruşta bekliyordu. Tabur Komutanı Yarbay Mehmet konuşmaya başladı. “Sayın komutanım, sevgili üzüntüsünü hatırladı.
dar çarpık, salaş ve korku doluydu. Çocukluğunu hatırladı. Gülümsedi. Kafasını hafif eğerek bir yandan dsilah arkadaşlarım. Bugün burada…”
Konuşma devam ederken Bayram ilk mezuniyetini düşünüyordu. Nasıl bir komutan olmak istediğini ve bu konuda aldığı kararları. Atatürk gibi bir asker olmak ve onun gibi askerlik yapmak istiyordu. Onun çizdiği çizgiden ayrılmamak.
Yarbay Mehmet konuşmasını vurguyla bitirdi. “Karargah Takım Komutanlığına Üsteğmen Bayram’ın atandığını bildiririm. Arz ederim.” O sırada Bayram irkildi ve gülümsedi. Tabur Komutanının ve Tuğgeneralin tebriklerini kabul ettikten sonra silah arkadaşları ile tokalaştı. Daha gencecik otuzlu yaşlarına basmamıştı. Komutanından müsaade isteyerek askerlere döndü ve “Artık birlikteyiz arkadaşlar. Bir aile, arkadaş, dost olacağız sizlerle. Bir abi kardeş olacağız.” dedi. Askerler alkışlayarak yeni komutanlarını tebrik etti. Öğleden sonra odasının koltuğuna oturduğunda kendine güldü. İçi içine sığmıyordu. Yıllar geçtikçe, çalıştıkça rütbesi yükselecek ve bir gün Orgeneral olacaktı. Şimdiden kendini bir Orgeneral olarak hayal edebiliyordu.
Hemen Takım Astsubayı’nı çağırarak yapılmış işleri incelemeye başladı. Neler yapıldı, neler yapılacak ve başka neler yapılabilir. Kendince defterine notlar aldı. Birkaç saat sonra rastgele dört asker çağırdı. Takım konusunda bilgi aldı. İsteklerini ve sıkıntılarını sordu. Çözüm önerilerini ve düşüncelerini dinledi. Daha sonra notlarına eklemeler yaparak durum değerlendirmesi yaptı.
Yapılacak ilk iş bir kütüphane oluşturmak ve askerlerin el becerilerini geliştirmek olmalıydı. Okuma kültürünün zayıf olduğu bu ülkede bunu kazandırmalıydı. Hemen emir verdi ve en yeni kitapların olduğu bir kütüphane oluşturuldu.
Akşam mesaisinden sonra bir saat daha kalıyor ve askerlerle sohbet ediyordu. Güncel konulardan konuşuyor ve haberlerden geri kalmamalarını sağlıyordu. Bu arada askerlerde birisiyle konuşmayı, tartışmayı öğreniyor bunun yanında genel kültür sahibi oluyorlardı. Bazen de el becerileri üzerine çalışmalar yapıyorlardı. Çok sık olmamakla birlikte bağlama eşliğinde türküler söylüyorlardı.
Aradan yıllar geçtikçe rütbesi ve görevi değişiyordu. Takım komutanlığından, bölüm komutanlığına geçmiş, çalışmalarını genişleterek bu bölükte de uygulamıştı. İdealistliği ve başarıları ile göz dolduruyordu. Üstlerinden ve amirlerinden her zaman taktire şayan sözler duyuyordu.
Yüzbaşı rütbesinden binbaşı rütbesine geçtiğinde Harekat ve Eğitim Subaylığı’na atanmıştı. İşte en çok istediğim görev diye düşündü. Bütün taburun eğitimini hazırlayacak ve askerlere yararlı olacak bir çok projeyi eğitimin içine koyabilecekti.
Etrafındaki bütün rütbeler idealistliğinden rahatsız oluyor ve “yine bize iş çıkarıyorsun” gibi sözler söylüyordu. Hatta bir gün bir subayın “Komutanım çok idealistsiniz.” dediğinde “İlk teğmen olduğumda sen çok idealistsin ama zamanla geçer dediler. Yıllar geçti idealistliğim geçmedi.” şeklinde cevap vererek bozmuştu. Hatta bununla kalmayıp Atatürk zamanında her rütbenin okuması emredilen “Beyaz zambaklar ülkesinde” adlı kitabı ona hediye etmiş “Belki sizde idealist olursunuz” diye aralarındaki mesafeyi açmıştı.
Artık Yarbay’lığa yükselmiş ve taburun yönetimini ele almıştı. Bu arada doğu hizmetine gitmiş doğudaki askerlikle, batıdaki askerliği kıyaslama fırsatı bulmuştu. Her ne kadar doğuda görevde olsa da ideallerinden vazgeçmemiş, her fırsatta katkıda bulunmak için elinden geleni yapmıştı.
Doğudaki silah arkadaşlarının morallerini yüksek tutmak için çalışmalarda bulunmuş, her zaman bir sonrakine, ileriye yönelmişti. Hedeflerini ve amaçlarını yüksek tutarak başarıdan başarıya koşmaktaydı. Doğru üstlendiği ve başardığı en büyük görev ise bulunduğu yerdeki insanların askerliğe ve ülkeye karşı olan görüşlerini değiştirmek olmuştu.
En son katıldığı bir operasyondan döndükten sonra telefonlar Tümgeneral yanına çağırmış, konuşmak istediğini belirtmişti. Birden tedirgin olan Bayram “Emredersiniz komutanım.” diyerek telefonu kapatmış ve aracıyla birlikte yola çıkmıştı.
Yolda tek düşündüğü ise bu huysuzlukları ile meşhur Tümgeneralin kendisi ile ne konuşacağıydı. Acaba hangi konuda onu uyaracak veya uyarmayla kalmayıp onu azarlayacaktı? Yoksa sürgün mü yiyecekti? Kendi içinden “Yılma, sen idealistsin” dedi ve gülümsedi.