Neden Merak Etmiyoruz?
Aslında ben de bunu merak ettim. Sizce neden merak etmiyoruz? Bu halimize mi itildik yoksa bu halimize mi alıştık. Yoksa merak etmeden alışmak bize güzel mi geldi… Aslında bu çok kapsamlı bir düşünce olsa da cevabı basit bir soru. Kimse merak etmediği için biz de merak etmek istemiyoruz.
Aslında kelime anlamına bakıldığında bir şeyi anlamak ve öğrenmek için duyulan istek olarak karşımıza çıkar. O zaman biz neden bir şeyi anlamak veya öğrenmek istemiyoruz? Neden çevremizdekiler bunu yapmak istemiyor?
Kafanız çok karıştı değil mi? O zaman merak etmeden yaşamak nasıl oluyor onu inceleyelim. Aslında bunu incelemek bize halkımızın şu an ki durumunu ortaya koyacak. Küçüklükten başlayalım. Yaklaşık olarak 6 yaşımızdan. Düşünün babanızın veya annenizin yanına heyecanla gittiniz ve bir soru soruyorsunuz ve babanız veya anneniz size “Şimdi de bunu mu icat çıkardın başımıza” dedi. Ne hissedersiniz? Hatırlamıyorsunuz değil mi? Doğrudur. İşte merak hislerimizin körelmeye başladığı noktalardan birisi burası.
Şimdi de biraz daha zamanı ileriye alalım. İlkokul yaşlarımızı düşünelim. Bazılarımız bunu hatırlayabiliyordur. Heyecanla öğretmenimizin yanına gidiyoruz ve bir soru sorduğumuzda “Şimdi sen bunu bilemezsin sonra ben sana anlatırım” dedi. İşte yine o zaman yine heyecanımız kırıldı. Bir kez daha hüsranla sonuçlanan bir girişim ve merak hislerimiz giderek azalıyor.
Biraz daha ileri ve son nokta. Ortaokul veya lisedeyiz. Öğretmenimize veya çevremizdeki birine bir soru soruyoruz ve aldığımız cevap yine “Sen bunu araştır biz de öğrenelim.” İşte merak hislerimizin bittiği anlardan birisi. Bu vakitten sonra insan merak etmeye korkuyor.
Peki merak etmeden yaşamak nasıl bir şey? Hazır olarak sunulan konular ve bilgiler bize bir araştırma yapmamamızı ve hazır bilgi ile yetinmemizi öğretiyor. Öğrendiğimizi de çok güzel bir şekilde uyguluyoruz. Hiçbir şekilde bilgilerimize ekleme veya çıkarma yapmadan hayatımıza devam ediyoruz. Verilen bilgiler işimize yarıyorsa kullanmaya devam ediyoruz. Eğer işimize yaramıyorsa silmeye başlıyoruz. Böylece çok az bir bilgi ile hayatımıza devam ediyoruz.
Ya merak etseydik? Düşünün… Sürekli soru soran, araştıran ve geliştiren bir toplum. Bilgi, başka bilgilere ulaşmak için kullanılıyor. Böylece çok hızlı bir gelişme sağlanıyor. Ne kadar çok bilgimiz varsa çevremizdekilere ulaşmamız o kadar kolay ve hızlı oluyor. Bunun yanında geliştirmemiz de.Bilgi düşmanlığı yapmadan “bilgi paylaştıkça çoğalır” ilkesi ile gelişiyoruz. Toplum sürekli ilerliyor… İşte bütün mesele bu. “Neden” sorusunu hayatımızdan çıkardığımızda körleşen ve gittikçe hazıra ihtiyaç duyan bir toplum haline geliyoruz. Merak eden, öğrenmek için istekli olan, araştıran ve geliştiren bir toplum olmaktan uzaklaşıyoruz.
Bir çok üniversitenin merak üzerine yaptığı araştırma sonuçları incelendiğinde merak güdüsü körleştirilmemiş insanların daha zeki, daha yaratıcı ve daha araştırmacı oldukları ortaya çıkıyor. Aslında bizim bu şekilde olmamızı sağlayan da bu değil mi? Düşünün. Küçük bir çocuk çevresini nasıl öğreniyor? Tabi ki nesnelerin yanına gidip, dokunup, görüp ve inceleyip. Bir masanın masa olduğunu annesinin anlatması ile anlayan bir çocuk var mıdır? “Bak yavrum buna masa derler, dört ayaklıdır…”falan filan.
Çok fazla uzatmadan son birkaç bir şey daha söylemek istiyorum. Merak etmeyen toplumlar yok olma yolunda emin adımlarla ilerlerler. Hayatınızdan “Neden” sorusunu çıkarmayın. Onunla birlikte yaşayın. Sormaktan ve öğrenmekten korkmayın. Sevgiyle kalın…